Eski çağlardan Babil’de insanlar, gökyüzünde yaşadıklarına inandıkları tanrılara ulaşmak ve ona daha yakın olabilmek için uzun bir kule inşa etmeye karar verirler. İnsanların kusursuz uyum ve isteğiyle göğe yükselen devasa kuleyi gören tanrı buna çok sinirlenir ve kuleyi yıkar. Ama kuleyi yıkmak bile insanlığa olan öfkesini dindirmeye yetmemiştir. Tanrı görür ki bu insanlar, aynı dili konuştukları için birlikte iş yapmakta zorlanmamışlardır. Bir daha tanrıya denk işler yapamasınlar diye hepsini farklı dilleri konuşmaya mahkûm ederek dünyanın dört bir tarafına sürgün eder. Ve dillerin ayrıldığı o gün, aynı zamanda çevirinin doğduğu gün olur. İşte bizler de kendimizi Babil’in çocukları bildik ve anlaşamayanı anlaşılır kılmaya adadık hayatlarımızı…
.
Sosyal bellek bir şekilde kendini nesilden nesile aktarır ve bir gün bu atılan adımlar gerçek bir öğrenci girişimine dönüşecek; yeter ki umutları yüksek tutarak, her sene bunu sürdürmeye gayret edelim.
- Prof. Dr. Aymil Aydoğan